26 Ekim 2015 Pazartesi

Bir Nefeslik Ara

Zaman ne çabuk geçiyor, hayret! Bütün anılar böylesine canlı asılıyken beynimizin tavanlarına, yıllar mı geçmiş bedenimizin üstünden. Aynalar yanıltıyor bizi, çünkü aynadaki aksimiz gözlerimizin içine bakmıyor hiç. Saçına, giysisine çeki düzen verip hızla uzaklaşıyor ayna mevkiinden. Korkuyor, eğer bakarsa gözlerine, kendi gözleri hesap soracak kendinden boğuk bir sessizlik içinde. "Hani sen farklıydın!" diyecek. Hayallerin arka cebinde çürümeye mahkum mu, diyecek. Aynalar yanıltıyor bizi, çünkü hiçbirimizin tahammülü yok kendi gözlerine bakmaya.

Zaman sakar ellerine almış bir hançer, sallıyor sağa sola. Kimimizin hayatından bir sayfayı koparıyor, kimimizin sadece çizikler bırakıyor yüreğinde. O çizikler ki, bir ömür göğüs kafesine kirli kan sızdıracak. Kaçmak istiyoruz zamandan ama çok büyük, dünyalarca büyük. Sonra yıldızlarca parçası var, mutlak biri gırtlağımızı sıkıyor ıssız köşe başlarında. Anlıyoruz, "zaman kaçağı" diye bir sözcük öbeği yok hiçbir dilde, ağlak kabullenişlerimizle zaman tutsağı oluyoruz. 

Zaman, geceleri yuvarlıyor gökyüzüne. Bir o vakit özgür bırakıyoruz hayalleri. Rengarenk oluyor her yer, mutluluk nüfuz ediyor en yorgun hücrelerimize. Güneşin sinsi gözleri göründü mü masal dağlarının eteklerinde, gökyüzünün siyahı toz oluyor, üstümüze çöküyor. Kirpiklerimizin arasına giriyor, gözlerimizi yakıyor, genzimize kaçıyor. Zaman, "Haydi", diyor, "Herkes hayata!". Toplatıyor hayalleri çığlık kokulu torbalara ve dünya dönüyor bir gün daha...

Gecelere erteliyoruz hayalleri, her gün ancak birkaç damla suluyoruz kurak ümitlerimizi. Sonra bir gün anlıyoruz ki, asıl gündüzleri uyuyoruz biz ve rüyalarımızda bekliyoruz, özgürlüğü emanet ettiğimiz geceleri. 

0 yorum:

Yorum Gönder